-
1 ağır durmak
держа́ть себя́ скро́мно / ти́хо / споко́йно -
2 ağır
тяжёлый* * *1) врз. тяжёлыйağır bir yemek — тяжёлая пи́ща
ağır hava — тяжёлый во́здух
durum pek ağır — положе́ние кра́йне тяжёлое
2) ме́дленныйağır adımlar — ме́дленные / тяжёлые шаги́
3) степе́нный, уравнове́шенный, серьёзный; рассуди́тельный4) дорого́й, це́нныйağır hediyeler — це́нные пода́рки
ağır kumaş — а) тяжёлая ткань; б) дорога́я ткань
••- ağır basmak
- ağır çekmek
- ağır davranmak
- ağır durmak
- ağır gelmek
- ağırına gitmek
- ağır işitmek
- ağır söylemek -
3 deniz
мо́ре (с)* * *1) мо́реdeniza açılmak — выходи́ть в мо́ре, отплыва́ть
deniz baskını — внеза́пный си́льный прили́в на мо́ре
denize indirmek — спусти́ть на́ воду (судно, шлюпку)
deniz raporu — деклара́ция капита́на
deniz [seyrü] seferi — а) морепла́вание, морехо́дство; б) путеше́ствие / пое́здка по́ мо́рю
deniz üzerine çıkmak — всплыва́ть на пове́рхность мо́ря
açık deniz — откры́тое мо́ре
durgun deniz — споко́йное мо́ре
iç deniz — вну́треннее мо́ре
inik deniz — ма́лая вода́
kabarık deniz — по́лная вода́
kapalı deniz — закры́тое мо́ре
2) волне́ние на мо́реdeniz bindirmek — внеза́пно разбушева́ться ( о море)
deniz çıkmak — подня́ться ( о шторме)
deniz durmak / düşmek — утиха́ть ( после шторма)
ağır / fırtınalı deniz — штормово́е мо́ре
bugün deniz var — сего́дня мо́ре неспоко́йно
ilkbahara doğru çok deniz olur — к весне́ быва́ет мно́го што́рмов
3) перен. мо́ре, ма́сса (чего-л.)çiçek denizi — мо́ре цвето́в
kan denizi — мо́ре кро́ви
yeşillik denizi — мо́ре зе́лени
••denize düşen yılana sarılır — посл. утопа́ющий за соло́минку хвата́ется
denizde kum, onda para — погов. у него́ де́нег - ку́ры не клюю́т
denizdeki balığın pazarlığı olmaz — посл. ≈ дели́ть шку́ру не уби́того медве́дя
- deniz çıkmakdenizden geçip çayda boğulmak — погов. переплы́ть мо́ре, а в речу́шке утону́ть
- denizden çıkmış balığa dönmek
- denize dalmak
- denize dökmek
- denize dökülmek
- denize girmek
- deniz kazası
- deniz nakliyatı -
4 deliberate
kasitli, maksatli; temkinli, agir, dikkatli,düsünmek, üzerinde durmak; tartismak
См. также в других словарях:
ağır durmak — ciddi, ağırbaşlı, oturaklı, soğukkanlı hareket etmek Devlet adamlarının ileri gelenleri böyle sözlere karışmaz, ağır dururlar. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır — sf. 1) Tartıda çok çeken, hafif karşıtı Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2) Çapı, boyutları büyük Ağır top. Ağır tank. 3) mec. Değeri çok olan, gösterişli Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
söz — is. 1) Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil 2) Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük 3) Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi Yer yer… … Çağatay Osmanlı Sözlük